Maria Antonia Ortega
1954 Madrid doğumlu şair ve yazar. Ortage y Gasset’nin torunu. Aşağıdaki düzyazı şiirler şairin Épica de la Soledad (Yalnızlık Destanı), El Espia de Dios (Tanrı’nın Casusu) ve Descenso al Cielo (Göğe Düşüş) adlı kitaplarından derlenmiştir.
Türkçesi: Tozan Alkan
Güzellik
Tıpkı tüm maddeler gibi, çoğaldığında dağ gibi olur. Seviyesi yükselince su yatağından taşar ve toprağa karışır, neme dönüşür. Ah suyun ruhu, yeni yağmurlarla yükselecek tekrar! Ruh, içinde yükseldiği bir beden bulamazsa varlığını uzun süre devam ettiremez.
Güzellik de böyle doğar, böyle ortaya çıkar ve yurduna kavuşan duygular bunun tadını çıkarırlar.
Ruhun somut ayak izleri güzelliktir, hac yolcusunun, tapınakların taşlarına bıraktığı dudak izlerini gibidir bu izler, ağırlığı bir Tanrı’nın ağırlığı kadardır, ah ruhun maddeye bürünmüş şekli, hassas bedeni, ah güzellik!
Ruhum, benim ruhum, gerçek olabileceği bir beden arıyor, ağaç gibi, yüce bir dağ gibi ya da uyumlu bir ezgi gibi, kuşların cıvıltılarıyla teskin olan bir beden, ışıl ışıl aydınlanmış bir beden. Bana çıplak bir beden verin, çırılçıplak, güzellikten başka bir gücü olmasın, güzelliğin kaynağında arınmayan bu bedeni alın benden, balçıktan bir gemi gibi batan bu bedeni.
Dil
Dil, en güzel düştür, aynı zamanda en erişilmez olan.
Konuşmak düş görmektir.
Kuş sözcüğü kuştan daha yüksekte uçmaz mı?
Elma sözcüğü bütün meyvelerden daha parlak değil mi?
Ve sarı gül dudaklarımda ve bahçemde aynı anda açmaz mı?
Tanrı’nın Casusu
Tanrı yükseklerde değil, derinlerde yaşar, bir gecede yazılmış kitap gibi bir anda görünür.
Ve ailesinde, Tanrı’nın ailesinde hep bir deli ve bir şair olmuştur.
Onunla gizlice buluşan, görünmez olanı gören bu kişi, diğerlerine, diğer insanlara korku aşılar.
Ve bir kulübün barında oturan bir fahişeninkine benzer gözleri vardır ve bir berduştan daha açtır.
Bir dilsizin bir başka dilsizle konuşması gibidir mimikleri.
Bir çatıdan diğerine atlayan bir geyik gibi alacaklıları tarafından takip edilir, kubbelerin, bacaların, ışıklı reklam panolarının arasında, başıboş bir tazı sürüsü tarafından saçaklara kadar kovalanır, çünkü bu şehrin üstünde yalnızca takımyıldızları yoktur, tuhaf avlar da bulunur.
Tanrı’yı gören kişi böyledir, çünkü Tanrı’nın baktığı kişi, gerçek anlamda yalnız olan kişidir.
Gizemli Bahçeler
Çocukluğun gizemli bahçeleri, günümüzde kanatları karanlık yüklü melekler gibi rüzgârla sallanmaktadır, geçmişin mercan gibi parlayan meyve ağaçları ah.
Yaz sonunda kestane ve çam ağaçları ekerdik, fırtınadan sonra hava açtığında, ıslak toprak kokusunu çekerdik içimize.
Çocuklar yetişkinlerden daha yakındır toprağa, yetişkinler yıldızlara yakın yaşayan çocuklardır.
Bir Avrupa Başkentindeki Akıl Hastanesinde
Dünyadaki en aklı başında insan gibi görünen deli bir kadın vardı, bakışları huzurlu, konuşması düzgün. Olağanüstü bir güzelliğe sahipti, sabah yolda gördüğüm herkesten daha normal görünüyordu. Şöyle dedi: Hayat bana yetki armağan etti, aklımı kullanmaya başladığımdan beri bu tuhaf çılgınlık başıma ağır bir taç yerleştirdi, en güzel çiçeklerin dikenlerinden yapılmış bir taç.
Bedenin Karanlık Gecesi
Korku öylesine büyük ki, sanki bedenimin bütün organları ve kasları, fırtınanın salladığı geminin tayfası gibi dehşet içinde.
Bazı günler bedenimde ahşabın gıcırtısını, rüzgârın çarptığı bir kapının sesini ya da bir gece ziyaretçisinin sinsi adımlarını duyarım, bir hırsızın.
Bazı günler bedenim korkutur beni, defalarca yağmalanmış, camları kırık, terk edilmiş bir ev gibi, uçurumun kıyısındaki bir ev gibi, hiç yuva olamamış bir ev gibi, tüm ev halkı çoktan ölmüş gibi. Bedenim benim için fazla büyük.